11 Nisan 2008 Cuma

Re: [Daughters_of_Ataturk] LAİKLİK GÜNÜ=?utf-8?Q?N=C3=9CZ_KUTLU_OLSUN?=

Bu harika yaziniz icin sizi ictenlikle kutluyor, tesekkur ediyorum. Hele sukur, icimizde akli basinda insanlar hala var, hay agzina ya da kalemine saglik, benim dusuncelerimi tam anlamiyla yansitiyor dedim okuyunca.
Selamlar,
Gulnar Gokalp


-----Original Message-----
From: ahmet dursun <ahmetdursun374@gmail.com>
Sent: Fri, 11 Apr 2008 8:17 am
Subject: [Daughters_of_Ataturk] LAİKLİK GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN

Okunamıyor ise bakınız....
 
 
Laiklik günü ve 10 Nisan 1928
10 Nisan 1928 Cumhuriyet tarihinin en canalıcı,dönüm noktalarının başında gelir..
 
9 Nisan 1928'de, İsmet Paşa ve 120 arkadaşının verdiği kanun teklifi ile 1924 Anayasası'nın 2. maddesi ("Türkiye Devleti'nin dini İslam'dır, Resmi Dili Türkçe'dir, Makamı-Başkenti- Ankara şehridir") değiştirilerek cümleden "İslam dini" çıkartılıyordu.
Yine 16. maddedeki, milletvekillerinin ve 38. maddedeki cumhurbaşkanının yemininden "Vallahi" kelimesi çıkartılıyordu. Aynı şekilde 26. madde(din işlerinin düzenlenmesinin TBMM'nin görevleri arasında sayılması)da kanun metninden çıkartılıyordu.
 
9 Nisan 1928'de 1924 Anayasası'nın bu dört maddesinde yapılan değişiklik 264 üyenin oy birliği ile(1220 sayılı yasa)kabul edildi ve bu değişiklikler 10 Nisan 1928 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi.
 
Ayrıca, 26. maddedeki "ahkamı şeriyenin tenfizi"(şeriat hükümlerinin yürütülmesi) sözcükleri de Anayasa'dan çıkartlıyordu.
İnananların ibadetlerini kendi dilleriyle yapmalarını doğal bir hak olarak gören Mustafa Kemal'in, aydın din adamlarıyla yaptığı görüşmelerden sonra,3 Şubat 1928'de hutbelerin Türkçe okunmasının kabul edilmesini, dualar ve ezanın Türkçe'ye çevrilmesi çalışmaları izledi.
5 Şubat 1937'de Anayasa'nın ikinci maddesinde laiklik ilkesine yer verilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin laik bir devlet olduğunun yazılmasıyla,laiklik devrimi tamamlanmış oldu.

Böylece içte ve dıştaki cumhuriyet ve Laiklik düşmanlerının neden 10 Nisan'ı korku dolu gözlerle izlediklerini,nefretle andıklarını anlamış oluyoruz.
 
Peki neden 11 Nisan'da yani bugün bu yazıyı yazıyorum?
Çünkü,10 Nisan'da TBMM'de yabancı dostlarımız(efendilerimiz)konuşacaklardır.
Onlar bu günün önemini biliyor da bizi bilmiyormu sanmışlardı?
9 Nisan akşamı Avrupa Komisyonu binasında Barroso'nun Türkiye ile ilgili bölümününde bir soruya verdiği bir yanıta bakalım.
Barroso"Türkiye'ye AB kapası kapatılmamalıdır. Müzakere süreci Türkiye'nin reformları yapmasını sağlıyor.Reformlar sayesinde Türkiye büyük değişimi yaşadı son olarak 301. madde (düşünce özgülüğü ile ilgili) değişti diyor.

Peki TBMM'de yaptığı 10 Nisan konuşmasında farklı birşey söylüyor mu?
Ya da söylese birşey değişir mi?
 AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso,Türkiye'deki demokratik istikrarın ne kadar önemli olduğunu belirtmek istiyorum."diyor.
Başbakan ne yanıt veriyor?
 Erdoğan da yemekte yaptığı konuşmada,"Türkiye'nin AB üyeliğinin geniş bir kitle tarafından desteklendiğini ve Türk halkının bütünü tarafından da yakından izlendiğini,bu nedenledir ki yıllardır gecikmiş reformları gerçekleştirmek noktasında her kesim çalışmalarımıza samimi bir şekilde destek veriyor" demektedir.

Gerçekten de Türk halkı ya da sivil Toplum örgütleri destek veriyor mu?
Daha milletin ne dediğinden haberi olmayan ya da öyle davranmayı tercih edebilen bir başbakan.
 
Türkiye'yi  dinamitleyen  Vakıflar Yasası'nı AB-D istedi diye çıkartan,Azınlık vakıfları için bayram havası estiren 301. maddenin kaldırılmasını şart koşan ve bunun övünelecek yerlerini TBMM'deki konuşmasında överek vekillerin yüzlerine karşı sunan,İstanbul'u Bizanslaştıracak projeyi UNESCO'ya hazırlatıp Türkiye'ye sunan,Patrikhane ve Ruhban Okulu konusunu Türkiye'de zorlayan insanlardan farklı bir konuşmayı nasıl bekleyebiliriz ki?

Newsweek Türkiye'deki gelişmeleri kapak yaptı.
 Dergi, "Türkiye'deki yargı darbesine, ABD müdahale etmeli!" başlığı ile AK Parti kapatma davasının ekonomiye ve Türk-Amerikan ilişkilerine etkilerini mercek altına aldı.

Efendi Barroso:AB ile aynı değerleri paylaşan Türkiye herkesin çıkarınadır diyebiliyor.
 
AK PARTİ ÇAĞDAŞ PARTİ
Başsavcılığı AKP hakkında kapatma davası açınca,ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'e Yargıtay Başsavcısı'nı utanmadan sıkılmadan eleştirebiliyor,Avrupa Birliği Komisyonu Başkanıda , "Biz laikliğin demokrat olanını severiz!" diyebiliyor.
Üstelikte yetkililerin yüzüne karşı.
Çıt yok.
Kim çıt çıkartacak ki?
CIA'nın yeminli  tercümanlığını yapan ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek mi?

T.C. devletinden maaşlı PKK yandaşı milletvekilleri mi? Yoksa Talabani'yi  Çankaya'da misafir eden Abdullah Gül'mü?
 
Bütün bunlar Büyük Ortadoğu Projesi'nin bir sonucudur.
Büyük Ortadoğu Projesi Sevr'in devamıdır.Bu proje Kürt devleti kurdurmak için hazırlanmıştır.
 
Şimdilerde yeni bir tartışma oluşturan Venedik Kriterleri gündem yapmaya başladı.
 
Nedir ki bu kriterler?
AB'de parti kapatmayı düzenleyen bu kriterler, şiddete başvuran, ırkçılık yapan partilerin yasaklanabileceği konusunda açılım yapmaktadır.

Barosso ve Genişlemeden Sorumlu Komiser Olli Rehn,parti yasağı konusunda bir hayli konuştular.
AKP'nin kapatılmaması gerektiğine,kapatılması durumunda AB ile müzakerelerin durabileceği tehditleri zımnen belirtmektelerdir.

Halbu ki,AB ülkesinde faşist-Neonazi partilerin varlığı,Alman Milliyetçi Demokrat Parti'nin (NPD) kapatılmasının gündemde olduğu,Alman Anayasası'nın 21.Maddesi,özgürlükçü ve demokratik sistemi yok etmeyi hedefleyen partilerin yasaklanmasını yazdığını,933'te Hitler faşizmi tarafından yasaklanan Almanya Komünist Partisi (KPD),1956'da ise Federal Almanya Cumhuriyeti tarafından yasaklandığını,1952'de Hitler'in partisi NSDAP'nin devamı iddiasıyla Sosyalist Reich Partisi (SRP) yasaklandığını sanırım ki hatırlamıyor olmalılar.
 
2002 yılında  Amerikan basınında Türkiye haber ve yorumları "endişeli ve karamsar bir hava" taşıyor iken,Türkiye'deki demokratikleşme ve reform çabaları,AK Parti'nin Türkiye'yi küresel ekonomiye entegre çabaları ve Avrupa Birliği ile müzakere sürecini ilerletmesi  öve öve bitirilemiyor idi.

Newsweek Dergisi;
"Modern Batı'da 6 yıldır iktidarda başarılı işler yaparak tekrar iktidara gelmiş bir partiye kapatılma davası açılması görülmemiş bir şey" diyebiliyor.Şimdi bu belirsizlik aylarca sürebilir.
Sonunda AK Parti kazansa da mahkemede kaybetse de sonuç kötü olacak.
Bu durumda ABD kenarda oturup bekleyemez.
Türkiye'nin istikrarına yönelik tehdit çok ciddi boyutlardadır ve bunun Türk-Amerikan ortak menfaatlerini olumsuz etkileme ihtimali çok yüksektir.
Bu sebeple ABD ciddi bir müdahalede bulunmalı.
Bunu özel olarak da yapabilir, açık olarak da..."diyebilmekte hiç bir sakınca görmemektedir.

Peki ya bizden bunları hatırlatan neden yoktur?
Türkiye-Avrupa Birliği (AB) Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Eşbaşkanı Joost Lagendijk Türkiye-AB ilişkileri konusunda,''En kötü senaryoda bile müzakere süreci yavaşlayabilir fakat kesintiye uğramaz'' diyebiliyor.
Kapatma davasına ''yargı darbesi "diyebilen Lagendijk,''Hükümet sadece kendisini korumaya almak için değil, AB sürecini yeniden canlandırmak için anayasa ve yargı reformlarını kararlılıkla gerçekleştirmeli.Başbakan (Recep Tayyip) Erdoğan geçen haftaki İsveç ziyaretinde harika sözler söyledi. Geçmişe bakarsak Erdoğan dışarıdaki sözlerini Ankara'da unutuyor. Umarım bu kez Ankara unutturmaz."diyerek üstü örtülü tehditler savurabilmektedir.

Neden kimse çıkıpta "sen ne dediğinin farkındamısın be adam" diyemiyor?
Biz savaş kaybetmiş ve teslim olmuş bir ülkemiyiz?
Yoksa demokrasinin yeni tarifi mi yapılıyor.
Yani batı'nın emirleri doğrultusunda Türk halkının yönetilmesini yeni demokrasi olarak mı algılamalıyız?

Abdullah Gül ,8 Mart 1995'te TBMM'de yaptığı konuşma ile Türkiye'yi sömürgeleştiren bu belgeye  isyan ederken haklıyıdı da şimdi ne değişti?
 
İşin garip olan yanı ise,bu sözlerin adete bire bir benzerini,Cumhurbaşkanı,başbakan ve TBMM'de de gelen yabancı konuklarımız(efendilerimiz)söyleyebilmekte ve sorumlulardan tek bir itiraz da görmemekte hatta ve hatta "adamlar haklı söylüyor,AB-D'nin istekleri doğrultusunda düzenleme yaplamız gerek"şeklinde sözler sarfedebilmekte ve bunda hiç bir sakınca görmemktedirler.

Lozan'da  vatanseverler "Türkiye'ye dokunamazsınız. Ermeni soykırımı uluslararası bir yalandır"dediğinde kim destek çıkmış idi hatırlayanınız var mı?
Bunlar da unutuldu gitt tabii ki.
 
Avrupa basınında,son olarak ta  Hürriyet gazetesinde Türkiye cumhuriyeti'nin haritası bölünmüş olarak gösterilmetedir.
Neden Türk yetkililerden tık çıkmadı?
Yoksa biz mi duymadık?Ya da ülke bölündü de haberimiz mi yok?

Biz acaba doğu Türkiye'de mi kalacağız,Batı Türkiye'den yana mı olacağız?
Bunlara itiraz duyacağımızı da hiç sanmıyorum.
Tabii ki neocon denilen ABD'li savaş yanlısı çığırtkanların ve içerdeki işbirlikçi 2.cumhuriyetçilerin de bu konuda destekleri hat safhadadır.

Günter Verheugen 'in,"Biz Türklere,akıllı insanların anlayacağı bir tarzda,üye yapılmayacaklarını zaten söylüyoruz" dediğini unutmuş gibi davranmanın ülkeye ne faydası dokunabilir ki?
Fayda sağlayacak olanları merak ediyorlarsa birkaçtane sıralayım.
Ermeni diyasporası,Fener Patrikhanesi,Atina ve Rumlar,Barzani ve Talabani,ABD ya da Washington.
Yeter ki Türkler baskı altında kalsın gerisi kendiliğinden gelecektir.
Milleti,Türban,eskiden olduğu gibi"din elden gidiyor"söylemleri,Ilımlı islam tartışmaları,Pinokya'nun dedesi hacı oldu mu,Fethullahcıların özel çabaları ile cemaatler ve Fethullah Gülen'e verilen beraat kararının tartışılması,nurculuk,PKK terörü vs.. gibi konularla oyalamak en doğru seçenek değilmiydi?
Ülkeyi düze çıkartacağı iddiası içinde olanlar nekadar sorumlu ya da söylemlerinde ne kadar samimidir diye soracak olursanız kendi sözleriyle açıklamakta fayda var derim. 
Şimdi bunlardan kısa örnekler vereyim. 
RECEP TAYYİP ERDOĞAN:
"Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor.
Bu millet istedikten sonra, tabii elden gidecek yahu! Sen bunun önüne geçemezsin ki. Millete rağmen bu yürümez zaten. Sonra nedir bu laiklik Allah aşkına? Bir tarif edin diyorsun, tarif edemiyor. Bu ne menem şey yahu!" (RP İstanbul İl Başkanı olduğu 1994 yılında Refah Partisi'nin Ümraniye İlçe Örgütü'nün yeni hizmet binasının açılış töreninde yaptığı konuşmadan.)
 
BÜLENT ARINÇ:
 "60 milyon insanı kardeş yapan laiklik değildir. 1923'te Mars'tan düşmüş bir devlet kurduk... Sapık ilkelerini tabu haline getirdiler. Arkasına saklanıyorlar. Ama hiçbir şey kár etmez. Ne tank, ne top... Takdiri Hüda'nın karşısında hiçbir beşeri sistem durmaz." (Konya)
 
ÖMER DİNÇER:
 "Türkiye Cumhuriyeti'nin, başlangıçta ortaya koyduğu temel ilkeleri, laiklik, cumhuriyetçilik ve milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha ademi merkezi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi zorunluluğu ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesindeyim."
İşte Laiklik günü ve 10 Nisan 1928 neden önemlidir anlaşıldı mı?
Üstelik dün yani 10 Nisan 2008 günü TBMM'de yabancı konuklarımız milletin gözünün içine baka baka neler söyleyebilmişler ve neden söylemişlerdir birkez daha düşünülmelidir.
Peki sizin Laiklik gününüzü kutlayan oldu mu?
Olmadı ise işte ben Ahmet Dursun olarak Atatürk devrimlerine bağlı,ulus devlet ilkesini benimseyen tüm milletimin Laiklik gününü can-ı gönülden kutlarım.
Bir not:
Türkiye laikmidir derseniz ne yazık ki bu sorunun yanıtını hayır olarak vermek zorundayım.
Ancak Türkiye'nin uygulamada olan laik yapısının,ancak ve ancak insanlarımızın büyük çoğunluğunun gerçekleri görebilecek,anlayabilecek bir eğitim düzeyine ulaşana kadar değişmesini de doğru bulmuyorum.
Eğitimli,gerçekleri görebilen insan sayısı arttığı anda şu anda uygulanmakta olan bazı yönleriyle hatalı bulduğum laik sitemin değişmesi tarfındayım.
Çünkü,gerçek laik sitemde devlet hiçbir şekilde din kurumunun tarfı olamaz ve din kurumları adına görev yapanlara ücret ödeyemez.
Bu konuyu daha detaylı olarak açıkladığım yazımın adresini de veriyorum.
Saygı ile...11 Nisan 2008
Ahmet Dursun


--
http://ahmetdursun374.blogcu.com/
Bilginin arşivlendiği yer.
__._,_.___

Sema Karaoglu, Founder               Meltem Birkegren, Director
www.DofA.org
www.wearetheturks.org

Daughters of Atat�rk is proud to promote Turkish Heritage across the globe. Mustafa Kemal Atat�rk shaped the legacy we proudly inherited.
His integrity and dynamism and vision constantly inspires us. We are thankful to him for walking the untrodden path, achieving the unimaginable dream, living the eternal vision. We are the Turks, we are the future of Turkey.




Your email settings: Individual Email|Traditional
Change settings via the Web (Yahoo! ID required)
Change settings via email: Switch delivery to Daily Digest | Switch to Fully Featured
Visit Your Group | Yahoo! Groups Terms of Use | Unsubscribe

__,_._,___

Hiç yorum yok: