Cumhuriyet 03.03.2008 |
İngilizler Türkiye'de halifeliğin sürdülürülmesinden yanaydı. Halife satın alınarak toplum içinde ikilik yaratılabilirdi. Cumhuriyetin ilanından, Devrim Yasaları'nın ilanı olan 3 Mart 1924'e kadar dolu dolu dört ay, yani tam 125 gün geçti. İşte bu dört ay içinde her şey yeniden düşünüldü. 3 Mart 1924 bir dönüm noktasıdır. Türk toplumunun din devleti düzeninden Laik Cumhuriyet düzenine geçişinin tarihidir. Bu yazı dizisinin başında da belirtildiği gibi 3 Mart 1924'te TBMM'de birbiri ardından 5 saat içinde aşağıdaki konular: 1) Hilafetin kaldırılışı, 2) Şeriye ve Evkaf Vekaleti'nin kaldırılışı, 3) Eğitimin Birleştirilmesi yasalaştı. 1. Hilafetin kaldırılışı Halifelik 1517 yılında, Yavuz Sultan Selim 'le birlikte Osmanlı ailesinin eline geçmişti. Tarihsel ve bilimsel açıdan bakıldığında halifeliğin, dinsel ve siyasal nitelikleri olan bir makam olduğu ortaya çıkar. Hz. Muhammed sağlığında hem bir peygamber hem de yeni kurduğu devleti yöneten bir devlet başkanıydı. Peygamberin ölümüyle ileri gelen Arap büyükleri toplanarak başlarına Peygamber'in akrabası ve yakını Hz. Ebubekir 'i seçtiler, yeni Peygamber Hz. Muhammed'in "halefi" (ardından geleni) oldu. Böylece İslam devletinin Peygamber'den sonra gelen başkanına "halife" denildi. İlk dört halife bir devlet başkanı gibi davrandılar. Bu dönemden sonra kurulan Emevi ve Abbasi Arap devletlerinde de halife , hükümdar gibiydi. Buna karşın otoritelerinin en güçlü olduğu dönemlerde bile halifeler tüm İslam dünyasında egemenlik kurmamışlardır. Halifelik aslında siyasal bir kurum olduğu için, özellikle "Şiiler" ve "Aleviler" halifeyi kabul etmemişlerdir. Zaten Şiilik de halifelik kurumuna gösterilen bir tepkinin ürünüdür. Çünkü onlara göre Peygamber'den sonra Hz. Ali 'nin halife olması gerekiyordu. Yavuz Sultan 1517'de Mısır'ı alınca orada bulunan "kutsal emanetleri" İstanbul'a getirdi. Osmanlı Saltanatı emanetleri koruma altına aldı, ama halifelik unvanını asla kullanmadılar. Osmanlı Devleti güçsüzleşince padişahlar "Halife" sanını kullanmaya başladılar. Örneğin Abdülhamit I. Dünya Savaşı sonrasında halife sıfatıyla "kutsal cihat" ilan etmişti. Ama ne kadar ilginçtir ki, Osmanlı vatandaşı olan Araplar, halifenin bu kutsal cihadına itibar etmedikleri gibi, Osmanlı'ya karşı savaşan İngilizlerin yanında yer alarak Halifeliğin hiçbir anlam ifade etmediğini somut olanak gösterdiler. Ancak Cumhuriyet ilan edilmesine karşın halifelik kurumunun yaşaması, toplumda tedirginlik yaratıyordu. Adeta devlet iki başlı bir durumdaydı. O dönemin süper gücü İngilizler, Türkiye'de halifeliğin sürdürülmesinden yana bir politika izliyorlardı. İleride halife satın alınır ya da elde edilir, böylece toplum içinde ikilik yaratılabilirdi. İngilizler Hint Müslümanlarından kimilerini yönlendirerek, "halifeliğin güçlendirilmesi" dileğini taşıyan bildirimlerde bulunmaya başladılar. İşte bu sırada Atatürk, 1 Mart 1924'te Meclis'i açış konuşmasında şöyle diyordu: "İslam dinini, asırlardan beri alışılageldiği şekilde, bir politika aracı konumundan uzaklaştırmak ve yüceltmek gereğini görüyoruz. Kutsal ve dini inançlarımızı ve vicdani değerlerimizi, karanlık ve kararsız olan ve her türlü çıkar ve ihtiraslara giriş sahnesi olan politikalar ve politikanın bütün kısımlarından bir an önce kesin biçimde kurtarmak, milletin dünyevi (dünya ile ilgili) ve uhrevi (ahiret ile ilgili) mutluluğunun emrettiği bir zorunluluktur. Ancak bu suretle İslam dininin yüksekliği belirir . " (TBMM Tutanak, Devre II, Cilt VII, S. 3-6) Zaten Mustafa Kemal , 1924 yılı başlarında Başbakan İsmet İnönü 'ye gönderdiği bir telgafta, "Halifeliğin din ve siyaset açısından hiçbir anlam ve hikmetinin bulunmadığını; Hilafet makamının en nihayet tarihi bir hatıra olmaktan öte fazla bir önemi olmadığını" ve "Türkiye Cumhuriyeti'nin safsatalarla (boş, temelsiz) varlığını, bağımsızlığını tehlikeye atamayacağını" belirtiyordu. Artık bu temelsiz binanın sökülüp atılmasının zamanı gelmişti ve 3 Mart 1924 tarihli Meclis oturumunda, 431 sayılı "Hilafetin İlgası" (Halifeliğin Kaldırılması) yasası kabul edildi. Hilafet makamının kaldırılışının Anayasa Hukuku açısından önemi çok büyüktür: Birincisi: Ulusal devlet düzeninin temelleri atılıyordu. Böyle bir hukuk düzeninde hilafet gibi "ümmet" düşüncesine dayanan ve tüm Müslümanları yönetmek (İslam enternasyoneli) gibi bir kurum olamazdı. Büyük İslam birliği gibi gerçekleşmesi olanaksız olan bir düşünce terk ediliyor, ulus devlet yönünde çok önemli bir devrim gerçekleştiriliyordu. İkinci nokta: Devlet, dinsel ve dine dayalı siyasal öğelerden ve "halifelik" gibi kutsal bir kurumdan arındırılıyordu. (B. Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, YKY, 2002, S. 287) Bir başka yasa ile Şeriye ve Evkaf Bakanlığı' nın kaldırılması da önemliydi. Şeriye ve Evkaf Vekâleti 'nin (Bakanlığı) kaldırılması ile laiklik ilkesinin son derece önemli bir temeli oluşturulmuş oluyordu. Bu bakanlık, Osmanlı Devleti'nde Kuran ayetlerine dayanan ve adına kısaca şeriat denilen din kurallarının uygulanmasına ilişkin son derece önemli bir makamdı. Toplum yaşamına yön veren kurallar şeriata dayalı din kuralları olduğu için dini hükümleri içeren yargılar, yani "fetva" lar bu bakanlıkça hazırlanıyordu. Şeriatın devlet ve toplum yaşamında son sözü söylemesi nedeniyle de Şeriye Bakanlığı adeta bütün bakanlıkların üzerinde bir onay ve otoriteye sahipti. Bu yasa ile aslında laiklik tanımlanmış ve işlerlik kazandırılmıştır. Yasa açık ve yalın olarak şöyle diyordu: "Topluma ait işlerle ilgili yasama ve yürütme yetkisi TBMM ile hükümetindir. Dine ait işlemlerden sorumlu kurum ise Diyanet İşleri Bakanlığı'dır." Böylece devlete, topluma ait işlerle din işleri birbirinden ayrılıyordu. Ayrıca, günlük yaşama ait tüm işlemlerin şeriatın süzgecinden geçirilmesine de son veriliyordu. YARIN: EĞİTİMDE BİRLİK VE BUGÜNEBAKIŞ |
Sema Karaoglu, Founder Meltem Birkegren, Director
www.DofA.org
www.wearetheturks.org
Daughters of Atatürk is proud to promote Turkish Heritage across the globe. Mustafa Kemal Atatürk shaped the legacy we proudly inherited.
His integrity and dynamism and vision constantly inspires us. We are thankful to him for walking the untrodden path, achieving the unimaginable dream, living the eternal vision. We are the Turks, we are the future of Turkey.
Change settings via the Web (Yahoo! ID required)
Change settings via email: Switch delivery to Daily Digest | Switch to Fully Featured
Visit Your Group | Yahoo! Groups Terms of Use | Unsubscribe
__,_._,___
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder