Sayın Büyükanıt,
Size içimden gelenleri aktarmak istiyorum.Birkaç tarihi hafıza yenilemesi ile başlayayaım.
Tarih bizi nasıl hatırlayacak?
Orgeneral Ahmet Kenan Evren Dokuzuncu Kore Türk Tugayı'nda, önce Harekât ve Eğitim Şube Müdürlüğü; sonradan Kurmay Başkanlığı görevlerinde bulundu.
1977 yılına gelindiğinde Kara Kuvvetleri Komutanı olabilecek üç aday vardı. Bunlar 1. Ordu Komutanı Orgeneral Adnan Ersoy, 2. Ordu Komutanı Orgeneral Şükrü Olcay ve 3. Ordu Komutanı Orgeneral Ali Fethi Esener'di.
Dönemin başbakanı Süleyman Demirel'ile, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk arasındaki anlaşmazlık ve çekişme, bu üç generalin de Temmuz sonuna kadar Kara Kuvvetleri Komutanı olarak belirlenmesini engellemiş ve Ağustos başında da emekli edilmelerine karar verilmiş idi.
Orgeneral Kenan Evren 4 Ağustos 1977'de Ankara'ya giderek, 5 Ağustos 1997 günü Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nı resmen teslim aldı. O sırada Orgeneral Semih Sancar Genelkurmay Başkanıydı. Ertesi yıl Sancar'ın görev süresi uzatılmadığı için, 6 mart 1978 tarihinde Orgeneral Kenan Evren Genelkurmay Başkanı oldu.
Bu olayların gelişimi çok şaşırtıcıdır. Evren Paşa, Ege Ordu Komutanlığı'ndan emekliliğini beklerken, orduda en yüksek makama gelmekteydi.Acaba bunun sırrı ney olabilirdi ki?
Orgeneral rütbesinde Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı, Genelkurmay 2.Başkanlığı ve Ege Ordu Komutanlığı yaptı.Emekliliği söz konusuyken, önce Kara Kuvvetleri Komutanı, sonra Genelkurmay Başkanı olmak.İlginç değilmidir?
Neyse 12 Eylül bilançosuna kısaca bakalım.
650 bin kişi gözaltına alınmış. 1 milyon 683 bin kişi fişlenmiş. 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarılmış. 50 kişi idam edilmiş. Ve bunlardan biri de 17 günlük yargılamanın ardından 17 yaşında idam edilen Erdal Eren adında bir çocuk.Henüz 16 yaşında olması, avukatlarının sundukları deliller ve tanıkların ifadeleri kararın uygulanmasına engel olamamış idi.
Tempo dergisinde Berrin Karakaş'ın "12 Eylül yaklaşıyor. Ne hissediyorsunuz?" sorusuna Evren,"Hiç hissetmiyorum. Hiç hissetmedim. Ben o gece de yattım, uyudum. 'Beni uyandırın' dedim. O gece uyudum" diye cevap vermiş.
Orgeneral Mehmet Yaşar Büyükanıt'a gelince,tereciye tere satmış durumuna düşmemek için sizi anlatmak yerine sizi anlatan bazı yazılardan örnekler sunmalıyım.
Sizin için yazılan yazıların birinde şöyle deniyordu:
"Medyanın ve tüm düzen kurumlarınının ardında saf tuttuğu Yaşar Büyükanıt kimdir? Onun en fazla bilinen yönlerinden biri, ABD'ye ve İsrail'e duyduğu büyük sevgidir. Bundan ötürü Filistin seçimlerini kazanan Hamas'ın liderlerinden biri olan Meşal'in Türkiye ziyaretine, 'Hamas terörist bir örgüttür' diyerek tepki göstermişti. Aynı günlerde sermaye medyası ve kiralık kalemlerin birçoğu da benzer tepkiler göstermişlerdi."
Kaynak:
http://www.kizilbayrak.org/2006/sikb.06.10/sayfa_05.html
Şahsi bloğumda ise yine sizi karalama kampanyalarından bir örnek oluşturacak yazıdan birkaç satır vereyim.
Van Başsavcılığı'nın, "derin devlet" tartışmalarına neden olan Şemdinli'deki patlamayla ilgili olarak hazırladığı iddianamede, sürpriz bir biçimde Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Büyükanıt'ın da ismi yer alması.
Bazı yazıların İHANET ŞEBEKELERİ tarafından yazıldığını düşünmekteydik.Bu yazılardan birinde sizin Aile soyagacindaki yazılı isimleri, dogum yerlerini kendilerine has ve saçma yöntemlerle sorgulayarak bu karalama kampanyalarını,sizin Gen.kur.Baskanı oldugunuz günde en gizli telefonlara bile SMS mesajları gondererek sürdürdüler.
Bu da yetmedi dedenizin mezarının Israil'de olduğunu yazdılar .
Bu karalama kampanyalarının nasıl gündeme geldiğini unutanlar için baksınlar derim.
http://ahmetdursun374.blogcu.com/908125/
Oysa ki biz bunların neden ve nasıl bir karalama içerdiğini elbette bilmekteydik.Hala da biliyor ve inanıyoruz.En azından şahsım olarak hala inanıyorum.
Ancak söylemeliyim ki şahsım olarak;TSK'nın kurumsal niteliğine yapılabilecek hiç bir onursuz yaklaşımı asla kabullenemedim.Hiçbir zaman da kabullenmem ya da en küçük bir şüphe duymam söz konusu dahi olamaz.
Çünkü,TSK,milletimin içinden çıkmış,yaklaşık % 98 oranında güven duyulan en değerli kurumların en başında gelmektedir.Büyük bir oranla bu ebediyen de böyle olacaktır.
Bunun nedenleri hakkında daha önceleri de yazdığım yazılarda bunun nedenleri detaylı olarak anlatılmış idi.
ASKER TÜRK MİLLETİ KONUŞUYOR başlığında bu yazıyı bulmanız mümkündür.
http://ahmetdursun374.blogcu.com/1152719/
Bu konudaki yorumlar için de bakınız.
http://ahmetdursun374.blogcu.com/2026920/
Şimdi yeniden başa dönelim.
Bu başlığı neden attım.
Yaptığım küçük hatırlatmalara bakacak olursak,Kenan Evren'in nasıl geldiği malum.
Böylece ABD'nin neden "bizim çocuklar" dediğini anlamamak imkansız oluyor.
Hatta konuyu net açıklayan bir yazı için de bakılması gereken çok önemli bir yazıyı dikkatlerinize sunmalıyım.
TÜRKİYE'DE GİZLİ SAVAŞ-1
http://ahmetdursun374.blogcu.com/3836004/
-----------
TÜRKİYE'DE GİZLİ SAVAŞ-2
http://ahmetdursun374.blogcu.com/3836019/
-------------
Sayın Levent Kırca'nın bir parodisinde Evren'e etek giydirme sahnesi var idi.
Acaba haksızmıydı diye sormak içimden geliyor.
Daha sonraları Sayın Özkök'e de Kız hilmi yakıştırmaları densizce yapılmış idi.Sanırım ki bu ve benzeri yazıları siz de hatırlamaktasınız.
Bu yakıştırmaların espiri yönünü bir kenara bırakacak olursak,acaba hiç haklılık payı yokmuydu diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Öyle ya da böyle tarih bir şekilde hemen herkesi yazacak,belki de tarihi süreçte vicdanlarda yargılamamıza neden olacaktır.
Sizin Gen.Kur.Başk.olduğunuz o töreni canlı olarak izemiş idim.
Siz de sayın Özkök'te özellikle birbirinize hitab ederek sanki protokol de başkaları yokmuşçasına sergilemeye çalıştığınız davranışı okumaya çalışmış idim.
Orada benim için çok önemli bir sözünüz var idi.
Özkök'e hitaben,"Sizden çok şey öğrendik komutanım,hiç merak etmeyin,aynen bıraktığınız yerden devam edeceğiz"anlamına gelecek bir açıklama yapmış idiniz.
Ancak Nisan ayında yaptığınız o tarihi basın toplantısında da bir sözünüz daha dikkatimi çekmiş idi.
Diyordunuz ki,"Kuzey Irak'a(ben o söze Kürdistan diyorum)yapılacak bir harekat yarar sağlar mı?Evet sağlar"
İşte buradaki Kuzay Irak(Kürdistan) belirlemeniz daha sonra dönemin cumhurbaşkanı sayın Sezer tarfaından düzeltilerek "Irak'ın Kuzeyi demek istedi "şeklinde düzeltilmiş idi.
Yoksa hafızam beni yanıltıyor mu?
Bu konuda da o dönemde iki yazı kaleme almış ve sizlere de sunmuş idim.
TSK BÖLÜNMENİN NERESİNDE?
http://ahmetdursun374.blogcu.com/4702342/
---------
HAZRETİ BUSH'UN OVAL OFİSTE Kİ TOKADI
http://ahmetdursun374.blogcu.com/4533708/
Bu yazıda Kuzey Irak ne anlama geliyor neden önemlidir bunun anlatımını bulacaksınız.
Coğrafi determinizm savunucusu olarak karşımıza çıkan Huntington aslında bazı uygarlıkların gelişiminin özellikle 30 ve 60 gibi belirli paralleler arasında oluştuğunu varsayan indirgemeci sonuçlardan bahseder.Bu paralellerin de dikkatinizi çekeceğini sanıyorum demiş ve konuyu anlatmış idim.
------------
Sözlerimi daha fazla uzatmayacağım.
İnandığım birşey var ki o da TSK'nın dışarıdan kimseden emir,direktif vs..almadığı ve alamıyacağıdır.
TSK'nın emir alacağı tek yer,TBMM'dir ve öyle de olmuştur.
Bir vekilin son anda yaptığı bir açıklama var.Bir tez,bir iddia.
Doğru ya da yanlış olmasının bir önemi var mı yok mu?
Bunu tartışmayacağım.
Önemli olan,milletin bir vekilinin bu iddiaları yapabilecek olmasıdır.
Ancak dah önemli olan ise,bu iddia sahiplerinin bir sonuç alana kadar iddiasının arkasında olmasıdır.Yani sonuç şudur,haber yanlıştır,haber doğrudur diyebilecek duruma gelmesi ve bunu millet ile paylaşmasıdır.
Sayın Büyükanıt,
TSK'ya kurum bazında duyduğumuz güven ve inanç,komuta kademesine de kayıtsız şartsız inanç anlamına gelmez.
İnanıyorum ki TSK kurum olarak üzerine düşeni herzaman kararlılık ile yapmış,gerektiğinde generallerinin haksız kazançlarının da yargılanmasını sağlamıştır.
Bu nedenle güvenimizin boşa çıkmayacağını,çıkmadığını görmek ayrı bir onurdur.
Ancak son zamanlarda ortaya çıkan irticai olgularda TSK bir karar değişikliği mi sergilemektedir?
KKK brövesinden çıkartılmaya çalışılan Atatürk silüetinden bu yana ve hatta Nato üyeliğimizden bu yana acaba TSK'nın Atatürk ilkelerinin koruyuculuğundan vaz mı geçtiğini anlamaya çalışan birçok insan mevcuttur.
Anayasanın vazgeçilmezi,olmaz ise olmazlarından ve TSK'nın İç Hizmet Kanununun kendisine rejimi koruma ve kollama görevi verdiği,bu görevinden vaz mı geçilmiştir?
Biliyoruz ki Anayasayı koruma görevi hepimizindir.Ayrıca Cumhurbaşkanına anayasanın 104. maddesi "Anayasanın uygulamasını koruma ve kollama görevi" de yüklemektedir.
Yine biliyoruz ki,Harbiye'nin ilk görevlerinin içinde laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ni koruma ve kollama görevini üstlenmiş subaylar yetiştirmektir.
Değişmez, değiştirilemez zannedilenleri yasaların değiştirilme çabalarının bir sıradan vatandaş olarak ben farkındayım.Tekrar ediyorum.
TSK için Anayasa'daki laiklik ilkesi ne kadar 'olmazsa olmaz' bir kavram ise, TSK'nın Anayasa'nın 6'ncı maddesine dayandırılan İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesiyle verilen 'koruma ve kollama görevinin' yerinde kalması da bir o kadar önemlidir.
Hükümetin yapmak istediği bir uygulamayı da hatırlatmak isterim.
Yapılacak bir yasal değişiklik ile,Gen.Kur.Başkanının da Yüce Divan'da yargılanmasının önünün açılması çalışmaları size birşey ifade ediyor mu?
Son zamanlarda yapılmakta olan,301.Madde değişiklikleri çalışması ve vaadleri,Vakıflar yasısındaki dğişiklikler,Liselerde yapılmakta olan ve son örneğinin Van'da bir lisede sergilendiği,ayakkabıların çıkartılarak derse girildiği ve eğitimin minderler üzerinde yapıldığı MEB'e bağlı liselerden haberdar olan milletin endişelerini haksız mı buluyorsunuz?
Bakınız:
http://ahmetdursun374.blogcu.com/9937241/
----------
Semtlerin isimlerinin teker teker değiştirildiği,ülke ekonomisinin bir bataklığa sürüklendiği şu günlerde her ne hikmet ise,milletimizi bir baş örtüsü ile oyalama taktiği yaşatılması ve bu örtünün üzeri açılmak üzere iken birden TSK'nın Irak'ın Kuzeyine operasyon yapması hala kafalarımızda soru işareti olarak kalmış iken,gözbeğimiz evlatlarımız,canlarımız operasyondan döndüğü gün,Sayın Erdoğan'ın tekrar ve inatla Başörtüsünü Rize'de yeniden eşelemesinin altında yatanlar acaba nedir demekten artık kendimizi alamaz olduk.
Acaba Türbanın örtemediğini,TSK'ya mı örttürüyorlar diye düşünmek zorunda bırakılmışlığımızı neden anlamıyorlar?
Siz çok iyi yetişmiş bir insan olarak,Yugoslavya'nın parçalanmasından evvel ki son başkanının,nakşi kökenli olduğunu bilmiyormusunuz?
Size soruyorum sayın Büyükanıt,başkasına değil.
Diyeceksiniz ki;
Bizden ,benden başka insan yokmu,kurum yokmu?
Neden onlar üzerine düşeni yapmamaktadır de sürekli bizden bekleniyor?
Elbette haklısınız.
Başka kurumlar da var elbet.Ör:Yüce adalaet,sacvcılarımız,hakimlerimiz.
Bunlar da hala milletimizin en güvedniği kurumlar arasında ilk sıradadır.
Elbette öyle de olacaktır.
Ancak konuştuğunuzda,vatanınız için ağzınız açtığııda kapınızda kimlerin olabileceğini acaba bir vatandaş olarak hiç düşündünüz mü?
Biz kime karşı konuşacağız?
Yasaları değiştirme yetkisinin yasal olarak ellerinde tutanlara mı?
Eitim sitemini bozup,pinokyonun dahi sünnet ettirildiği,dedesinin de hacca gönderildiğini anlatan eğitim kitaplarının var olmaya başladığı bir ülkede kime neyi şikayet edeceğiz?
Bizi kim dinliyor ki?
Türk vatanına karşı iseniz her türlü desteğin alınabildiği,vatan sever iseniz her çeşit yargılamaya maruz kalabileceğiniz bir ülke olma yolunda hızla ilerleyen bir olgudan bahsediyorum.
Yavaş ancak kararlı bir istiladan.
Gün gelir tarih herkesi bir şekilde anar.
Yazımın başında da belirttiğim gibi,sayın Evren eteklikle,Sayın Özkök kız Hilmi lakabı ile anılmıştır.
Korkarım ki siz de Türban ile anılacaksınız.
Unutmadan son olarak şunu arz edeyim.
Kıbrıs barış harekatının Gen.Kur.Başk.'nı kimdi diye sorulsa sanırım ki birkaç kişi hatırlayacaktır.
Ancak harekatın başbakanı kimdi dersek rahmetli Ecevit'i hatırlamayan birkaç kişi çıkacaktır.
Biz de sizi tarihte,Türban ile değil,bitirilmek istenen Atatürk ilkelerini yeniden tesis eden insan olarak hatırlamak istiyoruz.
Bu hatırlamayı da yasal yolların,demokrasinin,insan hak ve özgürlüklerinin korunduğu ve kollandığı,Türk olmanın ikinci sınıf vatandaş olmadığı bir zeminde olmasını temenni ediyorum.
Demokrasiye inanmış kişiliğinize isnat ederk bu yazımı sizinle paylaşıyorum.
Saygı ile
Ahmet Dursun
--
http://ahmetdursun374.blogcu.com/
Bilginin arşivlendiği yer.
Sema Karaoglu, Founder Meltem Birkegren, Director
www.DofA.org
www.wearetheturks.org
Daughters of Atatürk is proud to promote Turkish Heritage across the globe. Mustafa Kemal Atatürk shaped the legacy we proudly inherited.
His integrity and dynamism and vision constantly inspires us. We are thankful to him for walking the untrodden path, achieving the unimaginable dream, living the eternal vision. We are the Turks, we are the future of Turkey.
Change settings via the Web (Yahoo! ID required)
Change settings via email: Switch delivery to Daily Digest | Switch to Fully Featured
Visit Your Group | Yahoo! Groups Terms of Use | Unsubscribe
__,_._,___
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder